| Turc | Anglais | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | hiçe sayma | disregarding n. | ||
|
In all this, it is disregarding Community law. Tüm bunlarda Topluluk hukukunu hiçe saymaktadır. More Sentences |
||||
| General | hiçe sayma | snub n. | ||
|
His snub at the event hurt her feelings. Adamın etkinlikte onu hiçe sayması kadının duygularını incitti. More Sentences |
||||
| General | hiçe sayma | disregard n. | ||
|
It is precisely these values that Bush is scorning, with his warmongering cronies and his disregard for Europe. Bush'un savaş çığırtkanlığı yapan yandaşları ve Avrupa'yı hiçe saymasıyla küçümsediği tam da bu değerlerdir. More Sentences |
||||
| General | hiçe sayma | slight n. | ||
| General | hiçe sayma | nonregardance [obsolete] n. | ||
